Dünya Kız Çocukları Günü’ydü geçen gün.
İtiraf ediyorum, bir kız çocuğu annesi olarak biraz şaşkındım
o gün ben.
Neden mi?
Çünkü tam 10 gün öncesinde Dünya Çocuk Günü’nü kutlamıştık.
Kız-erkek tüm çocukların günü değil miydi o gün? “Neden çocukları da ayrıştırdık ki şimdi?” diye düşündüm durdum sosyal medyada olayın “sahip
olmak” boyutunda algılandığını görünce.
İçimde büyüttüğüm çocuk ruhum geldi önce dile.
Sakinleyip/sessizleşip biraz ona kulak verdim.
O da bir kız çocuğuydu ne de olsa ve hiç ayrışmak
istemiyordu aslında! Ne çocukken, ne de yetişkinken hem de. Farklıydık evet ama
farklılaştırılmamalıydık. Özgür bırakılmalıydık çocuk ruhlarımızla ve özgür
bırakabilmeliydik sahip olduğumuzu zannettiğimiz! çocuklarımızı da!
Özgür bırakılmalıydık ki kendimiz olabilelim, özgür
bırakabilmeliydik ki kendileri olabilsinler!
Pembe giymek, bebek oynamak zorunda hissetmesinler önce.
Kendilerini zayıf, erkekleri de güçlü
görmesinler sonrasında. Gücün kastan ibaret olduğunu sanmasınlar bir de. Özgürlüğün
en büyük güç olduğunu yaşayarak hissedebilsinler ve de.
Böyle olunca;
İçimde büyüttüğüm çocuk izin vermedi “Ben de bir kız çocuğu
annesiyim!” dememe o gün!
Klavyeden uzak tuttu beni bu yüzden.
Sonra ertesi gün yine aklıma geldi. Bir güne sığdırılacağı
zannedilen o gün, ben de sığamamıştı işte bir güne!
Zaman zaman olur bana.
Okuyup/gülüp/bazen de hüzünlenip geçilecek şeylere saatler,günler
harcarım. Düşünürüm, yazarım, çizerim.
Bunda da öyle oldu.
İçime bir kurt düştü.
“Dünya Erkek Çocukları Günü de var mı acaba?” dedim kendi
kendime.
Aradım, bulamadım.
Bir garip geldi tabi. “Atlanmış olamaz” dedim.
Geri döndüm araştırdım.
Araştırınca gördüm ki, bugün aslında “sahip olmak”tan ibaret
değilmiş, işin özü başkaymış.
“Amaç, kız çocuklarına karşı ayrımcılığın önlenmesi ve
onların insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanmalarını sağlamak” mış
meğer. 2012 yılından beri kutlanıyormuş ve de.
Kutlamakla bitse keşke. Farkındalık bir gün yapılan
paylaşımlarla sağlanabilse. Ne güzel olurdu değil mi? Bir #hashtag, bir fotoğraf
oldu bitti.
Ama öyle olmuyor işte.
Dünya genelinde her yedi saniyede bir kız çocuğu
evlendiriliyor. Türkiye’de son 6 yılda evlenmek zorunda bırakılan kız çocuğu
resmi sayısı 232 bin. Son 6 yılda bu çocukların 142 bini anne oldu.*
Hani bizim “kız çocukları”mız? Neredeler? Hangi korkunun,
hangi pişmanlığın, hangi yalnızlığın içindeler?
Özgürlükleri nerede peki? Kimin/kimlerin elinde?
Bir tuhaflık yok mu bu işte?
Kız çocuklarına karşı ayrımcılığı önlemek için, onların
haklarından bahsetmek için bir gün tayin ediyoruz ama başta o günün adı
ayrımcı, bahsedilen özgürlük düşüncesi ise bir hayal kadar uzak.
Buldum işte.
Bugünün ruhumda bıraktığı ağırlık ve sızı bundanmış meğer. –mış
gibi, eğreti durmasındanmış, üzerimize hiç yakışmamasındanmış. Durumun gerçekten
farkında olamamaktan, farkına varamamaktanmış.
Ben diyorum ki, Dünya Kız Çocukları Günü diye birşey
olmasın!
“Dünya Çocukları Özgür Bırakma Günü” diye bir gün kutlansın.
Kız-erkek ayırmadan.
Neyi, niye kutladığımızı bilerek, üzerimize düşen tüm sorumluluğa
sıkı sıkı sahip çıkarak hem de.
Olmaz mı acaba?
Benden önermesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder